Corona Virüsü ve Toplumsal Alanın Yeniden Düzenlenmesi

Covid19 salgını yayıldıkça alınan önlemler de artıyor. Bu önlemlerle birlikte, bilginin güvenli ve şeffaf olarak paylaşılmasına, alınabilecek önlemlerin sadece bireysel kurtuluş hikayeleri değil, toplumsal dayanışmanın bir zorunluluğu olarak kurulmasına ihtiyaç var. Covid19 salgınını, alınabilecek önlemleri ve toplumda ortaya çıkan kaygıyı Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı ABD Prof. Dr. Kayıhan Pala ve Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nden Baran Gürsel’in değerlendirmelerini istedik.

Pala: Salgına hazırlıklı olmak, öncelikle kamucu bir sağlık sistemi ile modern tıbbın, aklın ve bilimin rehberliğinde yürütülen etkin bir salgın yönetiminin öncelikli olması ile mümkün olabilir.

Salgına hazırlıklı olmak, öncelikle kamucu bir sağlık sistemi ile modern tıbbın, aklın ve bilimin rehberliğinde yürütülen etkin bir salgın yönetiminin öncelikli olması ile mümkün olabilir. Özellikle doğruluğu kanıtlanmamış bilgiler, toplumsal alanda yaratılan korku daha kötü sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Yurttaşlar kulaktan kulağa yayılan bilgilere değil, uzman kişilerin ve kurumların görüşlerine itibar etmelidir. Devlet kurumları, halk sağlığını önceleyecek şekilde önlemler almalı ve bilginin şeffaflığını sağlamalıdır.

Toplumun tamamı risk grubundadır ancak %80’inde hastalık hafif ve orta şiddette seyreder. Toplum sağlığı açısından, bahsettiğimiz %80 dilimde yer alan kesimin hastalığın toplum içerisinde geçişini azaltmak amacıyla alınan tedbirlere özen göstermeleri önemlidir. Zorunlu olmadıkça kalabalık ortamlarda bulunmamalı, bulunmak durumunda kaldığımızda sosyal mesafeyi (2 m) korumaya çalışmalıyız. Covid19 hastalarının %5′ inin yoğun bakım gereksimi öngörüldüğünde, salgını iyi yönetebilmek için yoğun bakımlarda artış kapasitesi gündeme alınmalıdır. Sağlık çalışanlarının koruyucu ekipmanları konusunda eksikler giderilmelidir. Solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmak için yapılan öneriler yeni coronavirüs hastalığı için de geçerlidir. El temizliğine dikkat edilmeli, normal sabun bu hijyeni sağlamak için yeterlidir. Sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği veya kolonya kullanılmalıdır. Sağlık çalışanlarının gerekli durumlarda mutlaka maske kullanması gerekmekle birlikte, sağlıklı bireylerin maske takmasına gerek yoktur. Öksürüğü olan bireyler, hasta kişilere bakan aile bireyleri ya da görevliler mutlaka maske kullanmalıdır. Toplum sağlığı açısından yetkililer , bilime dayanarak gerekli kamusal önlemleri almalı, bireyler ise kişisel hijyen önlemlerini alacak şekilde hareket etmelidir.

Gürsel: Kaygıyı ve kaybı hangi şekilde yaşayan gruba ait olursak olalım, temel bazı ihtiyaçlarımızın benzer olduğunu görürüz: eşitlikçi ve dayanışmacı kurum ve ilişkilerin düşlenmesi, tasarlanması, onarılması ve yeniden inşası.

Durum tabii ki kaygı verici ve biraz bu kaygıdan yola çıkarak düşünmeye çalışalım. Bana kalırsa yaşamı ve ilişkileri tehdit eden olayların yarattığı kaygılar, bir şekilde yaslanacağımız toplumsal ilişkilerin ve kurumların hasarlı olduğu durumlarda daha yoğun, ketleyici, bireyselleştirici ve bulaşıcı olabiliyor. Bu kaygılarla birlikte düşüncenin “belli bir anda” donması, bedenin hareketsizleşmesi veya tekrarlayıcı acil hareketlere yönelmesi; çıkış ihtimallerinin ve geleceğin düşünülemez olması; kaygı taşınamadığında, gerçekliğin/kaygının inkâr edilmesi veya başkasında “yakalandığında” değersiz veya zararlı addedilmesi; oluşan aciliyet hissiyle birlikte kontrolü kural/sınır tanımayan otoriter öznelere devretme arzusu, benim aklıma gelen olası etkilerden bazıları.

Yaslanabilecegimiz ilişki ve kurumlardan kastım bir yandan, gündelik-toplumsal hafızaya dayalı, kendiliğinden kurulan, dayanışmacı ve paylaşımcı ilişkiler; diğer yandan da canlı işçi sınıfı örgütleri, topluma yerleşmiş muhalif toplumsal örgütlenmeler ve devletin hayatı daha yaşanabilir ve adil kılabilecek işlevleri. Bu ilişki ve kurumların sermaye birikiminin “ihtiyaçları” için ve/veya siyasi otoriterleşme eğilimleriyle ciddi ölçüde tahrip edildiği ve bizim de bunları yenilemekte epey zorlandığımız güncel koşullarda, bedensel kayıp-ruhsal kayıp-toplumsal kayıp arasındaki ilişkiyi yeniden kurmaya/görmeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Böylelikle kaygıyı ve kaybı hangi şekilde yaşayan gruba ait olursak olalım, temel bazı ihtiyaçlarımızın benzer olduğunu görürüz: eşitlikçi ve dayanışmacı kurum ve ilişkilerin düşlenmesi, tasarlanması, onarılması ve yeniden inşası. Bu ortak ihtiyacı biraz daha duyumsarsak da yeri geldiğinde kaygıyı katlanılabilir kılacak, yeri geldiğinde kaybın yasının tutulmasına alan açacak, yeri geldiğinde de alternatif bir toplumsal düzeni inşa etmeye vesile olacak fikirlerin çoğalmasına zemin hazırlayabiliriz. Birbirimizden fiziki olarak uzaklaşmamız gerekse de yeni duygusal-fikirsel bağlarda buluşabiliriz. Bunun yollarını aramaya devam edelim derim.

Bu yayını paylaş