Ekoloji Kolektifi Derneği olarak; Sinpaş (Kızılbük) GYO’nun Marmaris Kent Konseyi çevre sözcüsüne açtığı tazminat davasını, bizlere karşı da açılmış bir dava olarak değerlendiriyor, kabul etmiyoruz. Kararlılıkla yürütülen hak mücadelelerinde, hukukun tehdit maksatlı araçsallaştırılmasına bütün kenetlenmişliğimizle karşı çıkarak aşağıdaki metnin imzacısı bulunmaktayız..

”Dünyadan başka gidecek yer yok! Artık iklim krizinin gezegenimizin sonunu getiren bir
süreç olarak işlediği tartışılmayan bir gerçeklik olarak kabul ediliyor. Var olan hiçbir
canlının yaşamını diğerine öncelemeden; sağlıklı, yaşanabilir bir ortam oluşturmak,
oluşturamadığımız durumlarda, en azından, bozmamak temel hedefimizdir.


Anayasa’nın 56. maddesi, “herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı”nı
güvence altına alır. Almakla da yetinmez, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve
çevre kirlenmesini önlemek konusunda devlete ve vatandaşlara görevler verir.


Kent Konseyi Yönetmeliği, Kent Konseylerinin amacını “kentin hak ve hukukunun
korunması” olarak tanımlar.


Bu bağlamda Marmaris Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyeleri, Çevre Şehircilik Bakanlığı ve
Muğla Valiliği’nin, “Marmaris Kızılbük Resort Otel ve Devremülk projesi” için verdiği “ÇED
gerekli değildir” kararının 13 Ağustos 2021 tarihinde ilanı üzerine ayrıntılı inceleme
yapmıştır. Elde ettiği bulgular sonucunda eksiklikler/hatalar tespit ederek kabul edilemez
bulduğu kararın iptali talebiyle 11 Eylül 2021 günü dava açmıştır.


Anayasal görevimizi gerçekleştirme çabamız, uygulamayı yapan firma tarafından Kent
Konseyinin sorumluluk alanı dışında değerlendirilmiştir. İlgili firma kamuoyunu yanıltıcı
beyanatlara başvurmuş, savunmasını kişisel baskı üzerine kurarak sözcümüzün
açıklamalarını kısıtlamaya yönelmiştir.


Marmaris Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi ve Çevre Grubu sözcüsü Halime Şaman’ın
kamuoyunu bilgilendirme amacıyla yaptığı basın açıklamalarının, “haksız rekabet”
oluşturduğu iddiasıyla, kendisine “Ticaret Mahkemesi”nde manevi tazminat davası
açılmıştır. Bu durumu çevre savunucularını baskı altına alarak, yüksek tazminat talepleriyle
korkutmanın ötesinde, oluşturulan baskı ortamlarının alışkanlık haline getirilmek
istendiğini, sonraki süreçlerde benzer yaklaşımları da heveslendireceğini öngörerek
önemsiyoruz. Yapılmak istenilen kurumsal temsilin sesini kısmaya çabalamaktır. İfade
özgürlüğünü tazminat sopasıyla dövmek isterken, çevre mücadelesinin bütüncül yapısını,
kişisel tazminat tehditleri ile bölmeye çalışmaktır. Şirketler istemektedir ki ticari
çalışmaları, yasal ÇED süreciyle denetlenmeden, hesap vermeden, sorumluluk
üstlenmeden, en düşük maliyetle en yüksek kârı elde ederek sürebilsin. Bu amaç uğruna
da yaşam alanlarımızı geri döndürülemez biçimde yok etmekten çekinmemektedirler.
Hiçbir ticari kâr oluşumu, ekosistem dengesinden, yaşam hakkının kutsallığından büyük
olamaz.


ÇED sürecine tabi olup ticari girişim konusu olmayan proje yoktur. İptali davayla talep
edilen ÇED gerekli değildir kararı, bütün yurttaşlara, kamuya karşı sorumlu olan kamu
yönetimi birimlerince verilmiştir. Kararın konusu olan projeden bahsetmeden karar
hakkında açıklama yapılmasının soyut nitelikte ve kabul edilemez olacağı şüphesizdir.
Proje hakkında verilen karar kamusal niteliktedir ve hepimizi, tüm yurttaşları, bütün
kamuyu, ilgilendirmektedir.

Proje hakkında açıklama yapılmasını haksız rekabet sayarak dava konusu etmek, kamusal
alanın ve bu alandaki eleştirilerin özel hukuk alanındaki davayla susturulmaya çalışılması
anlamına gelmektedir. Tehdit niteliğinde de olan bu mantık içinde bakıldığında, hiçbir ÇED
kararı hakkında söz söylenemez hale gelecektir. Yapılmak istenilenin çevre-ekoloji
örgütlerinin eleştirilerinin, her türlü eleştirel sesin susturulması anlamına geldiği ve kabul
edilemez olduğu açıktır.


Bu yanıyla, haksız rekabet gerekçesine dayandırılan tazminat davası sonuçları itibariyle
sadece bir kişiyi korkutmaya yönelik bir dava sayılamaz. İstenen şey bütün ilgili kişilere ve
örgütlere gözdağı vermektir. Karşı çıkışı engelleme girişimlerinin, istisnai de olsa,
Büyüknohutçu’lar örneğinde olduğu gibi, kabul edilemez sonuçlara yol açabildiği
kamuoyunun malumudur.
Bu açıdan davayı sadece Marmaris Kent Konseyi’nin bir üyesine değil, aşağıda imzası olan
tüm kurumlara karşı açılmış bir dava olarak değerlendiriyor, kabul etmiyoruz. Kararlılıkla
yürüttüğümüz hak mücadelelerinde, hukukun tehdit maksatlı araçsallaştırılmasına bütün
kenetlenmişliğimizle karşı çıkıyoruz.


Kamuoyuna saygı ile duyururuz.”