Rant sapmaları, insan odaklı savruk politikalar, yönetim boşluğu ve biliminsanlarına kulak vermeme tüm
canlıların yaşamlarını tehdit ediyor.

1.
Ormanların bir bir tutuşup yanmaya başladığı 28 Temmuz 2021’de, 7334 sayılı “Turizmi
Teşvik Kanunu ile bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” Cumhurbaşkanı’nın
onayı ile Resmî Gazete’de yayınlandı.


– ‘Kültür ve turizm geliştirme bölgeleri dışında kalsa bile orman arazileri ‘kamu arazileri’
kapsamına alınarak turizm yatırımcılarına açılabilecek.
– Orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufu Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisine
bırakılıyor.
– Alanın yeri, mevki ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilan edilecek.
Yalnızca, kıyı, göl, dağ değil, bütün devlet taşınmazları da turizm kapsamına
alınabilecek.
– Yatırımlar için ‘Çevresel Etki Değerlendirmesi’ aranmayacak.
Bu, yalnızca bir sonuç. Ormanların korunmasına son verilmeye 1982’de başlandı; 2634 sayılı
Turizmi Teşvik Kanunu ile ormanlar turizme tahsis edildi. Sayısız tedbirsizlik ve uygulamayla
tahribat ekokırıma dönüştürtüldü.


2.
Ormanlar bir bir yanıyorsa… kayyım/idareciler bu sırada nikaha gidebiliyorsa, THK uçakları ve
pilotları devre dışıysa, gerekli müdahale sağlanmıyorsa, ödünç üç uçakla onlarca bölgede
çıkan yangınlara müdahale ediliyor gibi yapılıyorsa, afet planı var da uygulanmıyorsa, son on
yılda Akdeniz havzasında verili şekilde yangınlar artarken havadan ve karadan müdahale
edecek donanım hazır edilmiyorsa, duman tüter tütmez orman alanlarını yok edici bir kanun
değişikliği yapılıyor, çözüm değil imha kararları alınabiliyorsa, epey ‘şey’ yolunda gitmiyor
diyebilir miyiz?


3.
Şimdi, yanan ağaçlardan mı konuşalım, kaplumbağalar, tavşanlar, böcekler, insanlar,
yuvalardan mı… Mevsim a-normallerinden mi konuşalım küresel ısınmadan mı? Kuruyan
göller, telef olan mahsuller? Göç dalgalarından mı, deniz salyasından mı; megakentlerden mi,
temiz enerjiden mi konuşalım? Geri döndürülebilen ormanlardan mı, yok olan
ekosistemlerden mi konuşalım? Akdeniz havzasından mı konuşalım, sonsuz açlıkla tahrip
ettiğimiz hiç gitmediğimiz uzaklardan mı?


4.
İçinde bulunduğumuz durum, her katmanıyla bir insan örgütlenmesi sonucu. Bu krizi tehdit
ve iktidar aracına dönüştürenleri, değersizleştirici, itibarsızlaştırıcı, yok sayıcı tutumları
tanıyoruz. ‘Kasıtlı ihmalkârlıkları’ da tanıyoruz. ‘Bilgi çarpıtan’, ‘felaket salan’, ‘çaresizlik
zikreden’, ‘düşmanlaştırıcı’ dil de bu durumdan ari değil.


5.
Yerel ve bölgesel iklim değişikliği donanım ve iş birliklerine ihtiyacımız var. Acil eylem planları
idarecilerden taleplerle gerçekleşmeyecek. Adalet ve eşitliği, tüm canlılarla birlikte inşa
etmek göreviyle karşı karşıyayız. Ekosistemin geleceği, iklim krizinin nasıl çözüleceğine bağlı.
Dirençli, direngen ve bir arada olmalıyız, önümüzde zorlu bir süreç var. Burada ve sınırları
aşarak Akdeniz havzasında birlikte hareket etmenin olanaklarını yaratmalıyız.
Gökyüzü, hem görünen hem de ötesidir!


Ekoloji Kolektifi Derneği